Eğitim-Sen'in 8 Kasım 2014'te düzenlediği Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği konulu konferanstan yetişebildiğim kadarıyla aldığım notlardır..
Konuşmacı: Eğitim-Sen eğitmeni Ayşegül Duman.
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği
Topluma göre Cinsiyet Farklılığı = Toplumsal Eşitsizlik
Kadın ve erkek olmak bizlere öğretiliyor. Kadın erkek eşitsizliği tarihsel bir gelişim sürecidir. Örneğin; Bir lise açılışı. Kurdeleyi kesenler hep erkek ama makası getiren her zaman güzel, alımlı bir kadındır.
Erkek güçlüdür, kadın duygusaldır.
Erkek aile reisidir, kadın sevecendir..
Kadın erkek eşitsizliği iş sektöründe de oldukça yaygın. Örneğin; kadınlar tarlada çalışırlar ama kendi tarlaları olduğu halde para kazanmazlar. Bütün geliri erkek alır, erkeğin parayı istediği gibi harcama özgürlüğü vardır.
Ya da eski dönemlere bakarsak, kadınların terfi konusunda hep ikinci plana atıldığını biliyoruz.
Cinsiyetçi iş bölümü özellikle aile içerisinde boy göstermekte. Örneğin ev hanımları dışarıda bir işte çalışmadığı için daha çok zamanı var gibi görülür ama genelde kadınlar daha çok çalışırlar.
Kadının dışarıda bir işte çalışması ise çoğu zaman erkeklerin onayına bağlıdır..
Toplumsal cinsiyet çocukken bile peşimizi bırakmıyor. Bir kadının hamile olduğunu ve çocuğunun cinsiyetinin dün belli olduğunu düşünün. Hemen başlar odasının düzenlenmesi, kıyafetlerin, oyuncakların alımı.. Oğlan çocuğuysa mavi kıyafetler alınır; arabalar, tabancalar alınır oyuncak olarak. Kız çocuğuysa pembe kıyafetler; barbi bebekler alınır..
3-6 yaş civarlarına gelince yaşları oğlan çocuklarına çeşitli el hareketleri, küfürler öğretilir. Ama kız çocuğu bunları yapamaz. Çünkü kız çocuğu kibar olmak zorundadır.
Küfürler de çoğu zaman cinsiyetçi küfürlerdir. "Ananı sikeyim, amına koyayım, orospu çocuğu" gibi gibi.. Neden hep kadınlar üzerinden dönüyor bu küfürler? Afedersiniz, neden bir "piçin dölü" denmiyor?
Ataerkil kapitalist düzende erkekler kadınların bedenleri üzerinde de hakimiyet kurmak isterler. Çocuk doğurmayan kadına "eksik" gözüyle bakarlar. Bugün ülkemizde de bunu sıkça görüyoruz. Birkaç hafta önce "hamile kadın sokakta dolaşmaz" dediler, ondan önce "kürtaj cinayettir" dediler. Bir kadın tacize ya da tecavüze uğradığı zaman hakimler "ama kolu açıkmış, beli açıkmış, degajesi görünüyormuş, etek giymişmiş" dediler.. 13 yaşında bir çocuk onlarca kişinin tecavüzüne uğradığı zaman "rızası varmış" dediler..
Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği
"Erkek" kelimesi daha çok cinsiyeti ön plana çıkardığı için "Oğlan" kelimesini kullanmak -18 yaşını geçmemiş cinsiyeti kız olmayan çocuklar için- toplumsal cinsiyet karşıtlığı noktasında önemli bir kavramdır.
Okul kitaplarındaki yazılar ve resimler toplumsal cinsiyeti destekler niteliktedir. Kitaplardaki resimlerde erkeklerin meslekleri vardır, kadınlar evde çocuk bakarlar. Anne yemeği yapar, masayı hazırlarken baba işten çıkmış, eve gelir..
Eğitimde toplumsal cinsiyeti eşitliğini sağlamak için 6 öneri:
2- Sınıflarda oyun köşelerinin karma bir şekilde oluşturulması da büyük önem arz ediyor. Bir köşeyi oğlanlar için futbol köşesi, diğer köşeyi kızlar için evcilik köşesi yapmak başlı başına bir ayrımcılıktır. Bütün oyunlar bütün çocuklar içindir..
3- Okul koridorlarında hep birilerinin resimlerini görürüz. Genelde de padişahların ya da büyük mimarların.. Ve hepsi de erkektir. Neden bir Türkan Saylan ya da bir Marie Curie yok?
4- "Kadın" kelimesini kullanmalıyız. Dil kullanımı da büyük önem taşımakta.
5- Öğretmen öğrenciler için her zaman bir rol modeldir. Bir erkek öğretmenin örneğin gelenekselden çıkıp da siyah yerine kırmızı bir pantolon giymesi, öğrenciler arasında da "ben de kırmızı pantolon giyebilirim" düşüncesi yaratabilir. Ya da eskiden kız çocuklarının pantolon giymesi garipsenirdi, pantolona erkek kıyafeti olarak bakılırdı. Böyle bir durumda bir kadın öğretmenin okula oantolon giyip gelmesi, çocuklardaki bakış açısını geliştirebilir.
6- Özellikle ilkokullarda gördüğümüz meslek tanımlarında, meslekleri cinsiyetlere göre ayırmamalıyız. Bir kız çocuğu da başbakan ya da cumhurbaşkanı olmayı istediği zaman erkek arkadaşları "kızlardan başbakan olmaz" dememelidir. Bu algıları ortadan kaldırmalıyız.
________________________________________________
Yazarın notları:
Konferans konuşmacısı Ayşegül Hanım'ın üslubunu beğenmediğimi söylemek isterim. Her 3 cümlesinden birinde erkeklere giydiren bir üslubu sanıyorum ki feminist olmayan kimse sevmez. Feminist olduğunu kendisi de belirtti. Feministlere karşı bir antipatim yoktu ama Ayşegül Hanım'dan sonra bir önyargı oluştu bende malesef.
Yukarıda yazmadım ama konuşmasının bir noktasında "Kendi cinsiyetimizi seçme hakkımız yoktur" diye bir cümle kurdu ki o an neyse ki orada bir trans yoktu dedim içimden. Daha sonra bir başka katılımcı arkadaşla bunun tartışmasını yaşadılar zaten; Ayşegül Hanım'a cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliğini anlatmaya çalıştık..
Bu konularda ilk kez böyle bir etkinliğe katılan birisi için yeni bakış açıları üretilmesi adına "kısmen" faydalı olabilecek bir konferanstı..