Bisiklet sporunda ülke olarak ne kadar geride olduğumuzu, bisiklet kültürünün yerlerde gezindiğini ancak kullanmaya başlayınca anladım. Bisiklet yolunun gerekliliğini, akşam vakti bisikletimle otobüse binemediğim zaman hissettim. Kimi insanların güldüğü, kimi muhafazakar kesimin ayıpladığı kısa bisiklet taytımın önemini, sıradan bir şortla 40 km yol yapınca anladım. Mazgalların kapaksız oluşunun tehlikesini, içine düşmemek için otomobil yolunun ortasına kadar girmek zorunda kalınca fark ettim.
Şu an Türkiye'de anonim sporlar diye adlandırabileceğimiz futbol, basketbol, voleybol gibi sporlar kadar profesyonel anlamda bir gelişmişliği yoksa bisikletin, işte sebepleri bunlardır; bisiklet yollarına park eden araçlar, bu yolu transit yol gibi kullanan motosikletliler, "Kör değiller ya, düşmezler herhalde" denilip açık bırakılan kanalizasyon kapakları; otobüse valizler/çuvallar alınırken sıra bisiklete gelince şoförün "Yük aracı değil bu" diye karşılık vermesidir...
6 gün süren bisiklet turum boyunca toplam 380 km yol katettim. Bu yol boyunca birisi İngiliz olmak üzere sadece iki tur bisikletçisi ile karşılaştım. Daha fazlasıyla karşılaşmayı umardım. Bisikletin tatil beldelerinde sahil şeridi boyunca gezmeye yarayan bir araç olmasının ötesini isterdim. Maalesef daha çok yolumuz var...
_______________________________________________________________
YALOVA - ÇINARCIK 06.08.2014
*6 Ağustos sabahı Yenikapı'dan feribot ile Yalova'ya geçtim.
Yalova içi gayet iyi. Oldukça sakin bir memleket yaz mevsimi olmasına rağmen. Bisikletle sahil yolundan biraz gittikten sonra "Ben buraya yerleşirim olm" dedim :)
Yalova Sahili |
Yalova'dan çıktıktan sonra çok sıkıcı bir yola geldim. Etrafı çorak arazi olan, birkaç inşaatıyla tozlu bir yol. Çok geçmeden kısa ama dik bir yokuş ile boğuştum. Yendim tabii ki. Ardından tahminimce 4-5 derece olan uzun bir yokuşu tırmandım. Ve artık inme zamanı. Bu kadar çile yeter. Uzun bir iniş ile keyiflendik. 63 km'yi gördüm. Önüme kamyon çıkmasaydı 70'i de görürdüm herhalde. Daha sonra bir uzun yokuş daha. Gerisi standart inişli-çıkışlı bir yoldu.
Dipnot: Hızı biraz severim. Lastiklerim asfaltta gayet iyilerdir ve kaza yapmayacağıma inandığım yerlerde ellerim frenlerden kaçar :)
ÇINARCIK - ERİKLİ YAYLASI 06.08.2014
Erikli Yaylası Yolu |
Erikli Yaylası Yolu |
Erikli Yaylası - Çifte Şelale |
ERİKLİ YAYLASI - ÇINARCIK 07.08.2014
ÇINARCIK - ARMUTLU 08.08.2014
Armutlu |
Armutlu |
ARMUTLU - BÜYÜKKUMLA 08.08.2014
Sahil yolundan gelmeye devam ettim. Bu sahil yolunun bir kötü yanı var. Her durağa uğramak zorundasın. Büyükkumla'ya gelebilmek için Narlı'ya girmek gerekiyor örneğin. Çıktığın yokuşları inip tekrar çıkıyorsun yani. Bu yolda çeşme falan yok. Narlı'da var sadece. Büyükkumla'ya varmadan 500 metre kala benim gibi bisiklet tura çıkmış bir kadınla karşılaştım. 22-23 yaşlarındaydı diye tahmin ediyorum. İngiliz'miş ve İstanbul'a gidiyormuş. Bu şekilde geçen bu kısa sohbetin ardından vedalaştık ve ben artık Büyükkumla'dayım.
Büyükkumla |
BÜYÜKKUMLA - KURŞUNLU 09.08.2014
Gemlik/Bursa |
KURŞUNLU - TRİLYE 09.08.2014
Mudanya/Bursa |
Kumyaka |
Trilye |
TRİLYE - YENİKÖY 10.08.2014
Şu an Bursa'nın Karacabey ilçesinin bir köyündeyim. Gerçi pek köy gibi değil. Geniş ve uzun bir sahil şeridi var. Binaların önlerinde bahçeleri var. Sahil şeridindeki binaların bahçeleri ise oldukça büyük. Şu an en çok sevindiğim nokta, plajda duş var. Tura çıktığımdan beri ilk kez duş alabileceğim. Buranın insanını beğenmedim. Sosyo-Ekonomik durumu orta ve altı olan, buna paralel olarak eğitim ve kültür seviyesi de düşük insanların tatil bölgesi olarak kullandığı bir yer. Mekan güzel ama insanlarını tavsiye etmiyorum.
DİPNOT: İnsanları konusunda fikrim değişmedi ama oradaki o topluma yakışmayan bir aile ile tanıştım. Çadırımı kurmak için uygun bir yer buldum. Plaj yolunun sonlarına doğru tek katlı müstakil bir ev ile bir trafo arasında kalan çimenlik bir alandı. Çadırımı trafo dibine kurmak yerine evin duvar dibine kurmak istedim, o tarafın zemini daha güzeldi. Evin bahçesinde oturan ev sahiplerine doğru giderek "Çadırımı hemen duvar dibine kursam size rahatsızlık vermiş olur muyum" diye sordum. Tahmin ettiğim gibi olumlu bir yanıt aldım ev sahibinden ancak ötesini da gördüm. Çadırımı kurarken yardıma ihtiyacım olup olmadığını, ardından karnımın aç olup olmadığını sordular. Ben ikisine de "hayır" deyip teşekkür etmeme rağmen akşam yemeklerini benimle paylaştılar. Bisikletimi de bahçelerine koyabileceğimi söylediler. Bu yüzden bu insanları oradaki toplumdan kesinlikle ayrı tutmak istiyorum.
Özellikle Eğerce'den Nilüfer Çayı köprüsüne kadar oldukça kolay geldim. Neredeyse hiç yokuş yoktu ve rüzgar arkamdan esiyordu. Asfaltı ise makul seviyedeydi. Köprüden sonra da yokuş yoktu ancak şimdiye kadar arkamdan esen rüzgarı bu kez karşıma almıştım ve bu şiddetli rüzgar beni yer yer oldukça zorladı. Üstüne üstün mola verecek bir yer de bulamamış olmam, öğlen sıcağında beni bisiklet sürmeye zorladı.
Arapçiftliği Gölünün girişini kaçırdım. Bir tabela falan yoktu. Dalyan Gölünün girişi ise toprak bir yol olduğu için girmek istemedim ve yola doğruca devam ettim. Yolda karşılaştığım bir köylü, benim Karacabey'e gidip(yani geldiğim yolun 10 km'sini geri dönecektim) oradan Bandırma'ya devam etmemin daha sağlıklı olacağını söyledi. Çünkü sıradaki durağım olan Kurşunlu yolu uzun bir toprak yolmuş ve bu bisikletle oradan sağlam bir şekilde geçemezmişim. Haklı olabilirdi ama gittiğim yolu geri dönmeyeceğimi söyledim. O da bana alternatif bir yol önerdi. Köye girmeden hemen önceki köprünün oradan sola doğru sapan bir yol varmış, o yoldan gidersem yolumun 20 km kadar da kısalabileceğini söyledi. Biraz tırmanacaktım ama yapacak bir şey yok.
Gerek maddi, gerekse bu bölgedeki karmaşadan ötürü Kuş Cennetine inmekten vazgeçtim.
YENİKÖY - BANDIRMA 11.08.2014
Yeniköy - Karacabey Yolu Üzeri |
Karacabey/Bursa |
Karacabey - Bandırma Yolu |
Balıkesir |
Bandırma tabelasını gördükten sonra da biraz tırmandım ve bu iş bitmiştir.
Bandırma/Balıkesir |
Tura Dair Tavsiyeler Bölümü
1- "Bana bir şey olmaz" demeyin, mümkün olduğunca öğlen sıcağında sürmekten kaçının. Ben son iki gün öğlen sıcağında sürmek zorunda kaldım ve beşinci günün sonunda başım biraz ağrıyordu. Herhalde kafamda kaskım olmasa güneş çarpmasından daha kötü sonuçlar doğabilirdi.
2- Bu kavurucu sıcaklarda bisiklet sürülecekse güneş kremi olmazsa olmaz. Yoksa üçüncü gün kendimizi bir hastanede yanık tedavisi görürken buluruz. Ben öğlene doğru sürüyordum kremimi. Öğlen sıcağında mola verdiğim, dolayısıyla güneşten kaçındığım için bir kere sürmek yetti. Ancak son iki gün öğlen sıcağına kalınca kremi bir kere sürmenin yetmediğini farkettim. Yani özellikle öğlen sıcağında süreceksek bisikleti, ya yüksek faktörlü bir krem olacak ya da günde iki defa süreceğiz.
3- "Delikanlı adam pişik kremi kullanmaz" gibi laf salatalarına gerek yok. Bir süre sonra gerçekten ihtiyaç duyuluyor. Üstelik benim turum kısa sürdü, 6 gün sadece.. Daha uzun süreli tura çıkacak arkadaşlara haydi haydi gerekli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder