28 Kasım 2017 Salı

YDS Diablo 7.2 GTX İnceleme

Diablo 7.2 GTX
Uzun zamandır bir motosiklet botu arayışındaydım. Çeşitli sebeplerden ötürü alamamıştım şimdiye kadar. Yarın bir gün eğitime gidersem diye de uzun bot arıyordum(Eğitimlerde bileği de kapatacak bir bot olması şartı aranıyor genelde). O yüzden Diablo 11.0 GTX almak istiyordum ancak denediğim birçok uzun botta olduğu gibi bunda da fermuar sorunu yaşadım ve alamadım. Elim de boş dönmek istemediğim için kısa botu(Diablo 7.2 GTX) denedim ve aldım.

Botu henüz dün(27 Kasım) almış olmama rağmen hemen hem uzun yolda hem şehir içinde denediğim için tanıdım diyebilirim. Hatta ayağımda o bot varken 2,5 - 3 km kadar yürüdüm.








Bot yürümek için değil. Ayaklarım mahvoldu. 300-400 metreden fazla yürüyecekseniz, günlük bir ayakkabı tercih edin. Zaten ben de o kadar yürüyeceğimi bilseydim ona göre bir ayakkabı giyerdim.

Bot gerçekten su geçirmiyor ve hava alıyor. Dün yağmurlu havada kullandım, hiçbir sıkıntı yaşamadım. Bugün de uzun yolda, bol rüzgarlı bir rotada(Normal hava sıcaklığı 6° idi, 120 km hızla giderken hissedilen çok daha azdır) sürerken kullandım, ayağım ufak bir miktar üşüdü. Bunu da hava alıyor olmasına bağlıyoruz elbette. Her ne kadar kışlık olarak satılsa da iç süngerleri kışın 0'ın altında olan sıcaklıklarda ısıtmaya yetecek kalınlıkta değil. Önlemini ona göre almak lazım.

Vibram tabanı var. Bunun özelliği de kaydırmaz olması. Günlük kullandığım botum buz pateni gibi kayarken bu tabanın kayması için bir kuvvet uygulamak gerekiyor. Gayet güzel yani. Tabii bunun da kendine göre bir dezavantajı var bence. Çok yumuşak bir taban olması sebebiyle bastığınız yerde ne kadar taş, kum vb. varsa hemen tutuyor. Temizlemesi uğraştırıyor. Gerçi nasıl olsa su geçirmiyor, su tutarak temizlenebilir, bu daha kolay olur :)




Gelelim botun şekline şemaline. Bot, 11.0 GTX'e göre kısa ama aslında kısa değil. Yani bileği gayet de kapatıyor. Eğitime gittiğim zaman sorun olacağını düşünmüyorum. Ancak elbette kaval kemiği koruması olmadığı için 11.0 GTX kadar güvenli değil.

Güvenlik demişken, botun bilek kısmında bulunan oval şeklindeki koruma aparatı oldukça yumuşak. Sert bir darbede nasıl bir iş görür, bilemiyorum. Ancak diğer bölümler güven hissi veriyor. Bükülmesi/Esnemesi çok az. Umarım bunu tecrübe etmem gerekmez :)

Deri kalitesi için de bir şeyler yazmak isterdim ancak dediğim gibi, daha dün aldım. Deriden de pek anlamam, o yüzden şimdilik bir şey demek için çok erken. Deforme olduğu zamana göre bakarız.





Not: Fotoğraflar ydsshop.com'dan alınmıştır.

19 Haziran 2017 Pazartesi

Kymco Xciting 250i İnceleme

Kymco Xciting 500 (Aynaları dışında tüm görsellik aynı olduğu için bunu koymakta bir sakınca görmedim)

Bir önceki yazımda biriktirdiğim madeni paralardan bahsetmiştim. O parayı biriktirme sebebim de buydu işte. Yaklaşık iki ay önce 2010 model Kymco Xciting 250i motosiklet aldım. Aldığımdan beridir de 2000+ km yol yaptım. Bunun için artık bir inceleme yazısı yazabileceğimi düşünüyorum.

İlk önce motosikletin teknik özelliklerini aktarayım;

Ölçüler:.................................... U/G/Y (mm) 2250 x 815 x 1450
Ağırlık:..................................... 198 kg(Islak ağırlık)

Motor Tipi:............................... 4 zamanlı
Soğutma Sistemi:................... Sıvı
Şanzıman:............................... CVT
Motor Hacmi (cm³):................ 249,1
Ateşleme Tipi:.......................... CDI
Yakıt Kapasitesi:...................... 12,8 Litre
Yağ Kapasitesi:......................... 0,9 Litre
Sele Yüksekliği:........................ 820 mm
Max. Güç (Hp/d/dk):............... 21.7 / 8200
Max. Tork (Nm/d/dk):............. 20.7 / 6500
Frenler Ön / Arka:.................... Çift Disk / Tek Disk
Tekerlek Ölçüsü Ön:................. 120 / 70 - 15
Tekerlek Ölçüsü Arka:.............. 150 / 70 - 14




Niçin Bu Motosikleti Aldım?


En başta motosikleti 2. el aldığımı ve rodaj, yapılan bakımlar ve aralıkları, kullanılan malzeme kalitesi gibi faktörlerden ötürü benim motorumdan daha iyi motosikletler(aynı marka-model) olabileceği gibi daha kötüleri de olabilir. Ancak bu motosikletin benden önceki sahipleri motora iyi bakmışlar ve ben şu an için oldukça memnunum.


Bu motoru almamın en önemli sebebi seyahat etmek istiyor olmam. Yani motosikleti ben şehir içinde değil, uzun yollarda kullanmak için aldım. Dolayısıyla az bakım gerektirmesi, konforlu olması ve yeterli bagaj hacminin olması, 100+ km hızlara sorunsuz çıkabilmesi gibi kriterlerim vardı. Bu kriterlerimin hangisinin ne düzeyde karşılandığına geçelim şimdi.

1- Bakım Maliyeti

a) Yağ

Yağ konusunun bir iyi bir de kötü yanı var. Aslında bu yanlar birbirlerini nötrlüyor diyebiliriz. 0.9 litre yağ alıyor. Bu kadar az yağ alması güzel. Ancak yağ değişim aralığı 2000 km'de bir. Genel olarak motosikletlerin ortalamasını alırsak bu durum biraz can sıkıcı.

b) Hava Filtresi
Motorumun yeni ve eski filtresi
Filtrenin değişim sıklığı 4000 km'de bir. Bu kabul edilebilir bir düzey bana göre.










c) Fren Sistemi

Fren sistemi biraz maliyetli maalesef. Çünkü önde çift disk var. Yani %50 daha fazla para demektir bu. Sürücüsüyle beraber 300 kiloya ulaşan bu makineyi durdurmak için elbette daha azı düşünülemezdi ama yine de can sıkıcı tabii. Arkanın da tek disk olduğunu hesaba katarsak fren balatası maliyeti biraz yüksek.


İyi olan bir şey yok mu? Elbette var. Üzerinde standart bulunan çelik fren hortumları. Uzun süre dayanabilmesi sebebiyle balatalardan sonra bir teselli ödülü oluyor.

Not: Fotoğrafta görüldüğü üzere ABS diskine benzer bir disk var ortada. Bunu görünce ilk başka motoru ABS'li sanmıştım ancak maalesef ABS'li değil. Sanırım sadece hız göstergesi için kullanılıyor o disk.

d) Lastikler

Burada bir kıyaslamaya gideceğim çünkü ben de dahil olmak üzere bu motosikletle ilgilenen birçok kişinin ikileminde kaldığı diğer bir motosiklet olan Sym Gts 250i Evo'nun lastik çapları ön ve arka 13" iken bu motosiklette ön 15", arka ise 14" olduğu için değişim yaparken bir miktar daha fazla lastik maliyeti oluyor.

e) Diğer

Diğer bakım maliyetleri(kayış, fren hidroliği, soğutma sıvısı vb.) standart maliyetlerdir. Bu motosiklete özel bir durum olmadığı için yazmıyorum.

2- Konfor

Bu motosiklet ile seyahat ederken maalesef ağrı çekmeniz kaçınılmaz. Kişiye göre süre/mesafe değişir ama ben 60-70 km'den sonra ağrı çekmeye başlıyorum ve 150-160 km'den sonra artık mola vermek zorunda kalıyorum çünkü o zevkle, büyük heyecanla çıktığım yolculuk bir işkenceye dönüşmeye başlıyor. 15 dakikalık bir moladan sonra ise döngü sıfırlanıyor.

Artçı konforuna gelecek olursak, selenin artçı bölümü çok daha konforlu(yaslanmaya yer varsa). Ancak onun da şöyle bir dezavantajı var; amortisörler tam artçının altında olduğu için artçımız darbeleri daha çok hissediyor. Dolayısıyla bozuk bir yoldan gideceksek artçımız bizden daha çabuk yorulacaktır.

3- Bagaj Hacmi

Motosikletin iki adet torpido gözü ve bir de sele altı bagajı bulunmakta. Bu torpido gözlerini eşya taşımak için kullanmak oldukça zor çünkü küçükler. Buralar, hızlı bir şekilde erişmek isteyebileceğimiz(telefon, cüzdan vb.) eşyalarımız için tasarlanmış. Sele altı bagaj ise kıyafet gibi katlanır ya da küçülebilir eşyalar düşünüldüğünde oldukça geniş ancak kask düşünüldüğünde oldukça sıkıntılı. M beden bir full face kask ancak sığıyor, geriye ise çok az bir alan kalıyor.

4- Son Hız

Motorun dolu ağırlığının üstüne bir de ben binince son hız olarak 130 km'de kalıyorum çünkü motorda devir kesici var ve 8700 devire geldiği zaman kendini geri 8500 devire atıyor. Ancak buna etki eden bazı faktörler var. Benim bir adet 46 litre top case'im var. Her ne kadar kavisli bir yapısı olsa da rüzgara karşı direnç gösteriyordur ve motoru yavaşlatıyordur. Bir diğer faktör ise yüksek tur camı. Bu da aynı şekilde motorun hızını engelleyen bir durum. Top case sökülerek ve spor bir cam takılarak daha yüksek hızlara ulaşılabilir.

Bunlar gözle görülür faktörlerdi. Elbette kullanıma bağlı olarak eskiyen parçalardan dolayı da bir hız kaybı olabilir. Eskimiş bir kayış tekerleğe aktarılan güçten bir miktar çalabilir. Aynı şekilde tıkalı bir hava filtresi ya da görevini yeterince iyi yapamayan bir soğutma sıvısı.

Tüm bunları gözardı edersek motosikletin düzlükte yapabileceği en yüksek hız bence 140-145 km civarıdır.

5- Hızlanma

Hızlanma konusunda diğer motosikletler ile kıyaslama pek yapamayacağım. Çünkü daha önce sadece bir tane 250 cc motosiklet kullandım, o da cruiser idi. Ancak bu konudan da oldukça memnunum. Öyle ki, 70-80 km hızlara nasıl ulaştığımı anlamıyorum bile. Bağırma yok, titreşim yok. Öyle olunca ancak göstergeye bakmam gerekiyor. Tabii ki R25, CBR250r vb. motosikletlerle kıyaslamak aptallık olur.

6- Titreşim

Uzun yola gideceğiz dedik, en az 1 saat yüksek tempo süreceğiz. Dolayısıyla sele konforunun yanında titreşim de önemli. Motorun maksimum 130 km hız yaptığını söyledim ve bu civar hızlardaki titreşim uzun sürede rahatsız ediyor. Yani 1 saatlik bir sürüşten önce rahatsızlık yok. Gidon topuzları zaten motorun üzerinde standart geliyor, benim motorun eski sahipleri de sökmemişler. Onun da etkisi vardır. Titreşimi belirgin olarak sadece rölantide çalışırken görüyorum.

7- Aydınlatma

Farlarda beyaz ampullerden kullanılmış. Led farlara kıyasla aydınlatması oldukça düşük. Şehir içinde yeterli oluyor ancak karanlık bir alanda sürüş yaparken uzunları bile yaksanız tam bir güven hissi oluşmuyor.

Sinyallerin camları yeterince büyük ve gündüz bile fark edilir bir ışık yayıyor.

Stop lambasında ise ledler kullanılmış. O da hem gece hem gündüz güzel bir belirginlik sağlıyor.

8- Frenleme

Fren performansı, boş ağırlığı 200 kg olan bir motosiklet için oldukça iyi diyebilirim. Şehir içinde kullanımlarda ön frene beklenmeyen durumlar dışında neredeyse hiç ihtiyacım olmuyor, arka fren ile durmak istediğim yerde durabiliyorum. Beklenmeyen durumlarda ise ön ve arkayı kombine kullanarak çokça kez kazadan kurtulmamı sağladı frenler. Ben memnunum yani.

9- Manevra Kabiliyeti

Benim bu motorda en çok yakındığım noktadır bu. Yani bu motorda viraj almak, ani manevralar yapmak falan zor iş. Makinenin bu kadar ağır olması bir miktar güven sağlıyor(rüzgarlı havalarda özellikle) ancak viraja geldiğinizde eğer bu kadar ağır bir motora alışık değilseniz biraz korkutabilir. O sebeple supersport, naked gibi motosikletlerden aldığınız manevra ve viraj kabiliyetini bundan pek beklemeyin.

10- Amortisör

5 kademeli ayarlanabilen bir arka amortisörü var. Ben fabrika çıkışı olan 3. seviyede kullanıyorum. Bu seviye biraz sert, çok bozuk yollara girmezsem sıkıntı olmuyor ancak tam amortisörün üstünde oturan yolcu için aynı şeyi söyleyemem. Eğer arkada yolcu varsa, yollara konan kasislerden geçerken bayağı yavaşlamam gerekiyor.

11- Yakıt

En çok merak edilen konu bu olsa gerek. Çünkü küçük hacimli bir motosiklet alıyoruz, dolayısıyla ciddi bir performans beklentimiz yok, ihtiyacımızı karşılasın... Derdimiz bu..

100 km. için değerleri ortalama olarak şöyle sıralayabilirim:

Tek kişi şehir içi(orta tempo): 3,2 - 3,5 LT
Tek kişi şehir dışı(yüksek tempo): 3,4 - 3,7 LT
Çift kişi şehir dışı(yüksek tempo): 4,0 - 4,5 LT

Değerler yaklaşık olarak bu şekilde. Elbette sizin kullanımınıza göre azalıp artabilir. Kıyas yapacak olursak Japon ve İtalyanlar'la hemen hemen aynı ancak SYM Gts 250i Evo'ya kıyasla biraz yüksek.

12- Gösterge Paneli


Gösterge paneli çok sade görünse de üzerinde bayağı bir bilgi taşıyor. Bunlar;

  • Devir saati
  • Hız göstergesi(km/mil)
  • Yakıt göstergesi
  • Yakıt uyarı lambası
  • Uzun far
  • Sinyal göstergeleri
  • Hararet göstergesi
  • Yan ayak açık göstergesi
  • Akü seviye göstergesi (11V'un altına inerse yanıyor)
  • Trip metre(km/mil)
  • Saat


13- Kişi Özellikleri

Benim boyum 172 cm ve ayaklarımla yere, parmak eklem yerlerimle basabiliyorum. Bu, 200+ kg ağırlığında bir motosikleti kontrol etme anlamında ilk zamanlar bayağı sıkıntı çıkardı bana. Ağırlığına alışmak lazım. Benden daha kısa birisi daha çok sıkıntı çekecektir. Bence bu motosiklet için ideal boy 180 cm. Motorun boyutları da bunun için oldukça yeterli.

22 Nisan 2017 Cumartesi

Madeni Para Biriktirme ve Bütünletme

Birçoğumuz bu madeni/demir para biriktirme işine girmişizdir çocukluğumuzdan beri. Bazen bu para 10 TL olur, bazen 100 TL. Yaklaşık 1 yıl önce ben bu işi büyütmeye ve bunu üst boyutlara taşımayı amaçladım(elbette 10'Binlerce lira biriktirenler de var). Çünkü almak istediğim yüksek maliyetli şeyler vardı. Bunları bu para ile alabilmeyi ya da alırken buna katkı sunmasını bekledim. Bunu da nasıl yaptım, elime geçen hiçbir bozuk parayı harcamadım ve hepsini para kutuma koydum. Tek bir kuruş bile harcamadan yaklaşık 1 yıl bu şekilde biriktirdim ve elimdeki para 14,8 Kg ağırlığında ve 1517,25 TL olmuştu.



Almak istediğim yüksek maliyetli ürünü almanın zamanı geldi ve tüm bu madeni paraları bütünletmem gerekiyordu. Bunun için araştırmaya girdim, forumları okudum, bankaları aradım. En sonunda Merkez Bankasında demir para sayma makinesinin olduğunu ve bu işi burada yapabileceğimi öğrendim. Ertesi gün gittim ve paraları verdim ancak basit ama çözülmesi gereken bir sorun vardı. Benim bozuk paralarım 10'lu balyalar halinde bantlıydı ve bu bantların sökülüp tüm paraların gruplar halinde poşetlere doldurulması gerekiyordu. Yani 1 TL'ler bir poşete, 50 Kuruşlar bir poşete, 25 Kuruşlar bir poşete şeklinde. Yüzlerce adet bantlı para balyasını sökmek fazlasıyla vaktimi alacağı için paraları geri eve götürdüm ve bu işi evde yaptım. Bu da yaklaşık 4 saatimi aldı.




Ertesi gün tekrar gittim, paraları saydırdım ve tutarını kağıt para olarak aldım. Sadece birkaç dakikalık bir işlem yani. Bakkal bakkal, fırın fırın dolaşmanıza gerek yok. Ayrıca Merkez Bankasının böyle bir hizmetinin zaten halihazırda olduğunu gördüm, çünkü birçok insan(özellikle işletmeciler) o sırada madeni para almak ya da benim gibi bütünletmek için bekliyorlardı. Yani Merkez Bankasının vatandaşa verdiği bir hizmet bu.

Sabırlı olun, azmedin...


10 Nisan 2017 Pazartesi

Kimse Size Hakkınızı Vermez, Siz Kazanırsınız!

İstanbul'da öğrenci akbilinin ve ABD'de siyahların otobüs mevzusunu duymuşsunuzdur. Bilmiyorsanız bence okumalısınız, etkileyici olaylardır. Benim mevzum da insanlık adına küçük ama benim adıma önemli bir hak kazanma mevzusu.

Olay şu:

Ben Vodafon Net kullanıcısıyım. Yani Vodafone müşterisiyim. 10 Mart 2017 tarihinde TREDAŞ(Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş.)'ın teknik çalışanları benim evimin olduğu sokakta kazı yaparlarken internet kablosunu koparmayı başarmışlar. Başarmışlar diyorum çünkü ben o kabloyu gördüm, iki parmağım kalınlığında kablo. Bunu nasıl başardıklarını anlayabilmiş değilim. Araya haftasonu girdi, 4 gün geçti. Ben bu sırada telefon paketimdeki interneti bitirdim, üzerine yeni paketler almak zorunda kaldım.

14 Mart Salı günü Türk Telekom'un ve TREDAŞ'ın teknik çalışanları geldi ve kabloyu onardılar. Ben de Vodafone'u arayarak internet hizmetini alamadığım bu günlerin tutarının faturamdan düşülmesini talep ettim. Müşteri Temsilcisi de faturamın gelmesini, ondan sonra bu itirazımı yapabileceğimi söyledi. Velhasıl faturam Nisan ayı başında geldi ve ben tekrar arayıp talebimi ilettim. Aynı gün(5 Nisan) bana "Değerli müşterimiz, itiraz etmiş olduğunuz faturanız incelenmiş olup herhangi bir sorun tespit edilmemiştir" diye mesaj geldi. Yani talebimi reddettiler. Ben tekrar aradım ve bu ret cevabına itiraz ettim. Birkaç saat sonra yine aynı mesajı attılar. 2 gün sonra(7 Nisan) tekrar aradım, tekrardan itirazı talebinde bulundum. Ancak bu işin bu şekilde çözülemeyeceğini düşündüm ve önce Twitter'dan, daha sonra sikayetvar.com internet sitesinden durumu açıklayan yazılarımı yazdım.

Haftasonu işlerim yoğun olduğu için ilgilenemedim ancak bugün(10 Nisan) tekrar arayarak durumu öğrenmek istedim. Müşteri temsilcisi de talebimin onaylandığını ve 18 küsür TL kadar indirim yapıldığını, bunun da bir sonraki faturama yansıyacağını aktardı.

Sonuç ve Ana Fikir:

Yapılan indirim benim beklediğimden fazlaydı. Çünkü günlüğü 2,20 TL civarı olan internetim için 10 TL kadar bir indirim bekliyordum ve 2 katına yakın bir indirim yapılmıştı. Bunu bir özür anlamında mı yaptılar yoksa "Yeter artık al hepsi senin olsun" gibi bir bıkkınlıkla mı ya da başka bir şekilde mi yaptılar bilmiyorum. Çok da kurcalamadım o kısmını. Zaten benim amacım Vodafone'dan para koparmak falan değil. 5 TL bile indirim yapmış olsalardı ben kabul edecektim. Çünkü benim derdim dünyaca ünlü bu firmanın sorumluluk almaması, müşteri talebini umursamaması ve kendileri için bir hiç olan şu 10-20 liralık indirim ile bir müşterisini memnun edip aboneliğini uzatabilecek iken kendilerine düşman etmesiydi.

Bir haftalık bir uğraşın sonucunda istediğimi aldım. Evet, onlar bana bu indirimi vermediler, ben aldım. Bir haksızlık görüyorsanız karşı durun. Belki siz insanlık için büyük bir iş başarırsınız.

23 Mart 2017 Perşembe

Motosiklet İle Kaza Yapmak ve Sonrası

KAZA ANI

Önceki kayıtlarımda kurye olarak çalıştığımdan bahsetmiştim. Yine böyle bir günün gecesinde, son siparişimi bırakmış, dükkana sadece 300-350 metre kalmışken, 22 Mart 2017 günü saat 00:30 civarında bir kaza yaptım.

Edirne Emniyet Müdürlüğünden, T.Ü. Eğitim Fakültesi yönüne doğru ilerlerken önümde yaklaşık 20-30 km hızla ilerleyen lacivert renkli Renault Clio olduğunu tahmin ettiğim aracı Arda caddesinin kesişiminde sollamaya kalktım. Karşı şeride geçtim ve gazı açtığım anda araç Arda caddesine dönmek için direksiyonu çevirdi ve dolayısıyla önüme kırmış oldu.


Mesafe çok kısa olduğu için ani ve sert bir fren yapmak zorundaydım. Freni yaptıktan sonra ön tekerlek kaydı ve sağ tarafa doğru sert bir şekilde düştüm. İlk düşme anında sağ dizimi ve ayağımı yere çarptım, ardından yolda birkaç takla atarak durdum. Motosiklet de yerde 5-10 metre sürüklenerek durdu.

KAZA SONRASI OLAY YERİNDE

Araç sinyal vermeden ani bir dönüş yaptığı için hatalı olduğunun farkındaydı sanırım ki sadece 2-3 metre arkasında olan kazayı duymazdan gelerek yoluna devam etti ve yaklaşık 100 metre ilerde durarak birkaç dakika bekledi. Bu sırada insanlar yardım için yanıma geldiler ve ambulans çağrıldı. Üzerimde kaskım, montum ve eldivenim olduğu için belden üstüme hiçbir şey olmadı ancak dizliğim ya da motosiklet pantolonum ve botum olmadığı için dizim ve ayak baş parmağım ciddi şekilde acıyor ve ağrıyordu. Ambulans çok kısa bir sürede, telefon edildikten yaklaşık 4-5 dakika içerisinde olay yerine ulaştı. Boyunluk takma, sedyeye alma işlemlerinden sonra ambulansla T.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesine götürüldüm.

HASTANEDE

Burada beklediğimden çok daha fazla kontrol işlemlerinden geçtim. Önce tansiyon ölçümü, doktorların "nerende ağrı var, buran ağrıyor mu" gibi soruları ve elle kontrolleri, ardından polisin alkolmetre ile alkol muayenesi(evet, o şeyi üfledim), ardından bütün vücudumun röntgeninin çekilmesi ve beyin tomografisi... Bu işlemlerden sonra vücudumda herhangi bir kırığımın olmadığı anlaşıldı. Dizimdeki açık yaraya pansuman yapıldı ve beklemeye başladım. Doktor, 12 saat müşahede altında kalmam gerektiğini ancak gerekli birkaç kağıdı imzalayarak çıkış yapabileceğimi söyledi. Ben de bir şey çıkacağını düşünmediğim için kağıtları imzaladım ve çıkışımı yaptım.

POLİS KARAKOLU ve İFADE İŞLEMLERİ

Henüz işlemler bitmedi tabii. Şimdi polis karakoluna gidip ifade verme kısmı var. Bunun için gittim karakola. İfademi alacak olan polis memuruna olayı anlattım. O da anlattıklarımı düzenleyerek ifade tutanağına geçirdi. Şikayetçi olup olmadığımı sordu. Şikayetçi olduğumu söyledim. Tutanağı da yine bu şekilde düzenledi ve bana okuttu. Benden onayı aldıktan sonra tutanağın çıktısını aldı ve imzamı attım. Sağlık raporunun henüz ellerine ulaşmadığını(sanırım hastane polisi halledecek o işi), bunun için beni arayabileceklerini söyledi ve işlemler bitti. Karakoldan çıktım ve evime döndüm.

Şimdilik işlemler bu kadar. Gelişme oldukça buraya aktarmaya devam edeceğim.












Bugün 19 Haziran 2017. Kaza hakkında olanları yazacağım demiştim ama çok bir şey olmadığı için kaldı öyle. Ben de kalmasın dedim, yazayım bir şeyler..

Kazadan birkaç gün sonra beni bir sigorta şirketinden aradılar ve kaza sonrasında kalıcı sakatlığım olup olmadığını sordu. Olmadığını söyledim. Eğer kalıcı bir sakatlığım olsaymış tazminat hakkım olabilirmiş. Yani buradan anlaşılıyor ki, kaza yapmama sebep olan kişiyi polis bulmuş. Oradan da adamın sigorta şirketine ulaşılmış. Şikayetçi olduğuma dair ifade verdiğim halde hala o konuda bir ilerleme olmadı, çok da umursamadım açıkçası. Karakola gidip sormaya üşendim hep. Durum bu şekilde.

Not: Polisin "bir gelişme olursa seni arayacağız" lafına inanmayın, takipçisi olmak istiyorsanız gidip kendiniz sorun.